28 Mart 2012

Süper Dadı

     Trt gerçekten çok güzel bir programa imza atmış; Süper Dadı.Geçenlerde konusu geçtiğinde ismi ilginç gelmişti ama bir türlü izleme fırsatı bulamamıştım.İzledim ve gerçekten çok faydalı buldum.

     Programın formatından biraz bahsetmek istiyorum.Gerçek ailelerden gelen talep üzerine süper dadı kimliğiyle aynı zamanda programın sunucusu dadımız eve geliyor ve 1 hafta boyunca evdeki düzeni, olması gerekeni sağlamaya çalışıyor.Güzel olan ise hepimizin yaşadığı şeylere somut örneklerle birebir yaklaşılması.Sonuçlarının anında ekran başında izleyene aktarılması.İlk gün kamera ile ev düzeni izleniyor.2 gün süper dadı evde gözlem yapıyor.3. 4. ve 5. günler yerinde müdahale ve 6.gün aile evde tek başına son gün ise durum değerlendirilmesi ile aileye veda ediliyor.

     Şimdi gelelim süper dadının aktardıklarından benim anladıklarıma...

     Hepimiz zaman zaman çocuğumuzla başa çıkamadığımız durumlarla karşılaştığımızda malesef bağırma ve korkutma yöntemine başvuruyoruz.Ama karşıdan bakınca gördüm ki bağıran anne bağıran çocuk yetiştiriyor.Evdeki gürültü düzeyi gerilime sebep oluyor ve korkuyla terbiye olmuyor.
     Annenin yapması gereken en önemli şey günü ve geceyi planlamak.Çocuklar belli bir düzen olunca eninde sonunda o düzene uymak zorunda kalıyorlar.İlk zaman problemli olsada kararlılık ve tutarlı olmak çocuğu disiplin etmede en önemli adım.

     Süper Dadı evdeki düzeni sağlamak için çok güzel bir yöntem uyguladı.Eve evde yapılmaması gereken yasaklar tablosu oluşturdu.Bu tablonun dışına çıkmanın cezası ise  düşünme sandalyesinde yaşı kadar dakika olarak bekleme.Bu yöntemi düşünme odası, düşünme sandalyesi olarak bir kaç yerde de okumuştum.Ama birebir uygulamada gerçekten ne kadar faydalı olduğunu gördüm.Anne bağırmak zorunda kalmıyor.Çocuk ilk denemelerde dirensede bakıyor çaresi yok bu yönteme alışıyor.Ev yaşanılır hale geliyor ve sonunda da anneyle kucaklaşma var.Sevgi ve disiplin bir arada ;)

     Yemek yeme konusunda verdiği fikir de güzeldi.Sofrada az çok oyunu oynanıyor.Hangisindan az hanginden çok yiyeceğine çocuk kendisi karar veriyor.Yemek işkencesi çeken anneler için etkili bir yol olabilir.

     Uyku yöntemi çok yerde okuduğum ve tecrübe ettiğim bir yöntem.Uyku saatine yakın sakin aktiviteler yapmayı, masal okumayı ve kendi kendine uyumaya alıştırmayı hedefliyor.Benim sık yaptığım bir hatayı görmüş oldum.Kızımı uyutmaya çalışırken o birşey sorunca ve konuşunca bende ona karşılık veriyorum.Bu bazen sohbete dönüşüyor.Ama süper dadı uykuya dalmaları için iyi geceler dedikten sonra asla konuşmamalı, her seslendiğinde yanına gitmemeli diyor.Bunu uygulamaya geçirmeliyim, sabredebilirsem tabi :)

     Babalar her ne kadar kendilerini ikinci plana atmayı uygun görsede süper bir cümle geçti ve ben bunu bi kenara not ettim:''Yarı zamanlı babalık olmaz'' .Malesef bizim evde de durum farklı değil.Benimde çalışıyor olmama rağmen evin yükü ile birlikte çocuğun her türlü sorumluluğu da benim üzerimde.Ben bizim evde bunu değiştirmekle işe başlayacağım.Baba olmakta anne olmak kadar çaba gerektiren sorumluluğu olan bir iş.Bir de bizim evde iş seyahatleri var.Eşim haftada 2-3 gün mutlaka şehir dışında bu durumda çocuk baba ilgisinden yeterince uzak kalıyor.Yine süper dadı da çok etkileyici bir yöntem sundular.Baba iş seyahatindeyken çocuğa bir video bırakıyor,masal okuyor ve çocuk ondan sonra uykuya dalıyor.Bunu kesinlikle bende uygulayacağım bundan sonra evdeyken uyutma görevi babaya ait.Karar verilmiştir, sıra uygulamada...

     Benim tüm izlediklerimden öğrendiğim; 
  1. Çocukları eleştirmiyoruz davranışı eleştiriyoruz
  2. Çocuk belli sınırlar içinde büyümeli ve disiplin olmalı ama şefkat eksik olmamalı
  3. Çocuklara söz dinletmenin kuralı kararlı ve tutarlı olmak
  4. Çocuklarımızın söylediklerimizle değil davranışlarıımızla öğrendiğinin bilincine varmak.
     Tüm annelere, babalara ve başta bana kolay gelsin.Yazıp çizmek kolay önemli olan hayata geçirmek.Burada da değişim biz ebeveynlerden geçiyor önce kendimizi değiştireceğiz.Birer süper dadı bulmadan süper anne olma zamanı...


16 Mart 2012

Canımdan Can Gitti..


     Hani büyükler der ya ''Çocuklar büyüdükçe dertleri de büyüyor'' diye doğruluğu dün akşam kanıtlandı.

     Şimdi belki bana güleceksiniz daha kızın 2,5 yaşında sen ne gördün ne yaşadın diye ama şuan öyle hissediyorum.Geçirdiğimiz küçük bir ev kazası bana bunu düşündürtmeye yetti.

     Benim kızım öyle çok atlayıp zıplayan yerinde duramayan bir çocuk değil.Evde heryer minik kızıma  göre ayarlanmış durumda.Böyle olmasına rağmen ben bir türlü sakin anne olmayı beceremedim.Birşey yapmaya kalktığında bir yere çıktığında hemen panik oluyorum.Durum böyle oluncada hep panik halinde ortalıkta peşinde dolanıyorum.

     Geceleri çocuk uyuyor olsada kaç kere kalkıp bakarım.Uyandı mı, üstünü mü açtı, saçı yüzüne mi geldi, bezi çok mu doldu, yastıktan mı düştü...vs.Uyanmayan çocuğu böyle pimpiriklerimle uyandırırım.Sanırım bazı şeyleri insanlar kendileri çağırıyor.Ben odaya gittiğimde mışıl mışıl uyuyan çocuk yerime geldikten 2 dakika sonra uyanıp bana sesleniyor.Ben kendim yapıyorum, çocuğuda kendimide huzursuz ediyorum.

     Ama dün akşam hiç beklemediğim şekilde kızımın dudağı yaralandı.Bebek arabasıyla bebeğini gezdirirken birden durdu ağlamaya başladı.Çamaşır katlıyordum sürekli gözüm üzerindedir normalde ama o an bakmamıştım.Bunun için ayrıca kendimi yedim bitirdim.Yanına gidince ne göreyim ağzından kan geliyor.O an ömrümden ömür gitti.Ne olduğunu anlamadım yani oynadığı oyuncakta ya da çevresinde ona zarar verebilecek hiçbişey yoktu.Hemen lavaboya koştum ağzını çalkalattım, kan durdu, bişeylerle oyaladık.

     Eşim böyle durumlarda sakinliğini koruyor ki olması gereken de o.Ama ben elimde olmadan panikliyorum hemen gözlerimden yaşlar süzülüyor.Anne olunca daha bir sulugöz oldum.En ufacık habere, filmin gerçekten acıklı olmayan karesine, sokaktaki köpek yavrusuna, kızımın yaptığı değişik bir harekete,arkadaşımın anlattığı anne çocuk diyaloglarına ve  saymakla bitmez bu liste, herşeye herşeye ağlar oldum.Bu durumda ben kızımı teselli ederken birinin de beni teselli etmesi gerek :(

     Ağlaması durduktan sonra doktorculuk oynama bahanesiyle ağzını açtırdım baktım dudağının içi hafif yarılmış.İçim parçalandı yani canımdan can gitti o an.Evlat böyle birşey demek ki dedim içimden canım yanıyor resmen.Dudağının iç tarafında olduğu için ne yapacağımı da bilemedim birşey de sürülmez, zamana bıraktık.Ama gecem günüm bitti,enerjim yerlerde.

     Hemen moralimi bozuyorum ben böyle durumlarda biliyorum çok yanlış ama engel olamıyorum kendime.Hem içimden diyorum ''Nihan insanlar nelerle uğraşıyor,çocuklarının hastalıklarına çare arıyor seninki abartı çocuklar elbette düşe kalka büyüyecek'' ama işte yine de teselli edemiyorum kendimi.Oysa kızım o andan sonra hatırlamadı bile oynamaya devam etti sanırım o anda kalan bir tek ben varım :)
     Bazı şeyler insanın yaşamışlığıyla da ilgili diye düşünüyorum.Ben hiç çocuk bakmadım çevremdeki çocuklarla öyle çok zamanda geçirmedim fırsat da olmadı açıkçası. Okul, üniversite derken hiç ara vermeden çalışma hayatı.Sanırım bu konudaki tecrübesizliğim biraz da panik olmama neden oluyor.Bir de erken doğum yaptım 7 aylık bir bebeği büyütürken gerçekten onu pamuklara sarmak gerekiyor.Üstüne titremeninde ötesinde davranılıyor.Geçti, gitti diyorum ama belkide bende hala kalıntıları duruyor o zamanların.

     Herşeye rağmen şükrediyorum kızım benimle, elbette küçük yaralanmalar yaşanacak hayatta gri tonlarda var ve zaman herşeye ilaç olucak...


13 Mart 2012

Çocuklarda Ceza


    2 yaş sendromu diye bir şey var tamam kabul ediyorum.Peki 2 yaşın inatlaşmalarıyla, dediğim dedikleriyle, benim dediğim olacaklarıyla nasıl başa çıkacağım?

    2 yaşındaki çocuk kendini ifade etmeye başlıyor ve artık bende varım diyor.Dil gelişimi hızlanıyor artık rahat cümle kurabiliyor.Benim kızım tam 2,5 yaşında ve şuan çok rahat cümle kurabiliyor,herşeyi söyleyebiliyor.Biz Eylül'e hep kelimeleri olduğu gibi söyledik.Takma kelimeler, kolaylaştırıcı kısaltmalar yapmadan bu yüzden o da şuanda herşeye kendi ismiyle hitap ediyor.

    2 yaşındaki çocuk herşeyi anlar, algılar, komutlara uygun davranır fakat henüz muhakeme yeteneği gelişmemiştir.Bu sebeple söylenen herşey direkt en somut haliyle söylenmelidir.Benimde sıksık yaptığım bir hata var.Örneğin yemeğini yemedi kızmamak için diyorum ki; ''Yeme yeme sen bilirsin böyle yapmaya devam et '' göya küçücük çocuğa ima ediyorum.Halbuki bu tarz cümleler çocuğun aynen böyle algılamasına sebep oluyor.Çocuğumuzla iletişimde dolaylı sözlerden ve olumsuz sıfatlardan kaçınmalıyız.
Peki istemediğimiz bir davranışı yapan çocuğumuza nasıl davranmalıyız?

    Çocuklar etrafı keşfederken, birşeyleri tanımaya çalışırken, herşeyi kendisi için bir oyun aracı sanırken çevresinde ona zarar verebilecek şeyleri farkedemezler.Neden o anda yemek yemeleri,giyinmeleri ya da uyumaları gerektiğini bilemezler.Ellerine aldıkları şeylerin kırılan, kesici, zarar verici olduklarını tahmin bile edemezler.İşte bu durumlarda biz onlara yol gösterici oluyoruz fakat bu gerçekten bazen anneleri zorluyor.Ben bu konuda bu ara çok zorlanıyorum.Eylül eline geçirdiği herşeyi tahta, cam, kırılır, kırılmaz demeden yere atıyor.Oyuncaklarını kimseye vermiyor, çocukların elinden çekip alıyor hatta kızdı mı vuruyor.Giyinmeye başladığımız an odadan odaya kaçıyor.Televizyona sert cisimlerle vuruyor.

    Okuduklarımdan duyduklarımdan destekle önce konuşarak anlatmaya çalışıyorum baktım hiç oralı olmuyor,başka şeye dikkatini çekiyorum ama bazen başarılı olamıyorum.Bazen de kendime hakim olamayıp bağırıyorum ama bu seferde o kadar çok ağlıyor ki sonrasında pişman oluyorum.En son çare ceza vermeye başladım.Örneğin televizyona mı vurdu, ''Televizyonu kapatıyorum, vurduğun için bak televizyonumuz bozuldu birşey izleyemeyeceğiz, hemen odana cezalısın'' diyorum. O da gidiyor biraz durup geliyor ya da ağlıyor, kendini yerlere atıyor vs.Bu yöntemde bana yeterli gelmeyince biraz araştırma yaptım.Okuduklarımı harmanlayıp aktarıyorum;
  • Çocuğumuz istemediğimiz bir davranışı yaptığında önce farklı bir aktivite yaparak dikkatini başka yöne çevirerek dağıtmalıyız.Örneğin bıçağı eline aldı ''O elindeki kesici sana zarar vermesinden korkuyorum ama bak bu küçük bir makas istersen bununla kesme işlemi yapabiliriz'' gibi.
  • Yaptığı olumsuz davranış hakkında onunla konuşmalıyız.Neden böyle yaptığını, tehdit etmeden, yargılamadan davranışının sonuçlarını göstermeliyiz.
  • Olumsuz sıfatlar ve imalar kullanmadan söylemek istediğmizi direkt söylemeliyiz.
  • Çocuğumuza asla dayak yoluyla ceza vermemeliyiz.Dövülen çocuk neden dövüldüğünü hatırlamaz sadece dövüldüğünü hatırlar ve kendiside birşey elde edemediğinde şiddet yoluyle bunu elde etmeye çalışır.
  • Çocuğu anne baba ile korkutmak güven duygusunu sarsar.(Örneğin; ''Baban gelsin seni söyliycem'' gibi).
  • Çocuğa verilen ceza , yaşı ve hatası ile orantılı olmalı.Örneğin çocuk bardak kırdı.2 yaş civarı için sözle ikaz edilebilir ''Bu bardağı kırdığın için artık bu bardaktan su içemeyeceğiz'' gibi.Bilerek yapan bir çocuk için ise ceza verilebilir.Sevdiği bir aktiviteden alıkoyma ya da sevmediği bir aktiviteyi yaptırma ; odasını toplatmak gibi.
  • Çocuk ağladığında üzerine düşmemeli, görmezden gelmeli gerekirse oda değiştirmeli.(Bunu hiçbirimizin yapabileceğini sanmıyorum)Ağladığında dediğini asla yapmamalı, sustuktan sonra alternatif üretmeli.
  • Çocuğun önüne zaman koyarak istenileni yaptırma.''Yemeğini hemen yersen parka gidebiliriz'' gibi.
    Bunların yanında çocuğa onaylandığını göstermek,takdir etmek olumlu cümle kurmakta etkili olabilmektedir.İyi davranışlar sergilediğinde aldığı tepki ile yapılmaması gereken davranışları kendisini keşfetmesinde yardımcı olacaktır.Tüm bunlara rağmen her çocuk farklıdır, her çocuğa uygulanması gereken yöntem de farklıdır. Çocuklarımızı iyi tanıyıp iyi gözlemleyip onun için en uygun yöntemi bulmak bizim elimizde.Bence herşeyin başında sabır gerekiyor, çocuğumuza göstereceğimiz sabır herşeyden önemli.O yüzden istemediğimiz davranışı yapan çocuğumuza tepki vermeden önce her seferinde nefes alıp '' O sadece bir çocuk '' sloganını içimizden geçirerek başlamakta fayda var :)

1 Mart 2012

Kim Kimi Uyutur?

Uykusuz bir gün daha...

Ben bu uyku işini beceremedim gitti.Denemediğim yöntem kalmadı.Cadı kızım her seferinde kazanan taraf oldu çıktı yani.

Bir kere 11 den önce katiyen yatmıyor illa ki o saat gelecek.Yatağa girdiğimiz andan itibaren aklına türlü türlü oyunlar geliyor,şarkı söylüyor,çisini söylemeyen cadı çisim geldi diyor....

Dün akşam tüm yöntemleri karıştırıp hepsini birden uygulamaya çalıştım ve tabi ki sonuç yine 1 saatlik bir zaman dilimi ve sonra uyku.Akşam yemeğinden sonra yorulacağı hangi oyun varsa oynadım,nerdeyse bütün gece oyun oynadık diyebilirim.Kurnazlık yapıyorum yorulsun ki 1-2 saat sonra uykusu gelsin.Önce toplarla oyun sepetinin içine atmaca, sonra yakalamaca, sonra saklambaç.Yaklaşık 1,5 saat böyle geçti.Daha sonra sakinlemesi için yemek yapma oyunu oynadık.Bebeklerini ve küçük sevimli hayvanlarını koltuğa diziyoruz, oyuncak yemek tabaklarıyla onlara yemek yediriyoruz.Şimdiki oyuncaklar gerçekten dahice düşünülmüş.Yemek olarak köfte, sosis, üzüm, muz, havuç, patates, yumurta aklınıza ne gelirse var.Onları yedirdik.Hanfendi sıkıldı, saat de ilerledi.10:30 gibi hadi yatağımıza gidelim dedim ama o göz yok farkındayım.Ben yoruldum o hala yeni oyun oynama derdinde.En son çare kitap okuyalım dedim.Allah'tan kızım kitapları çok seviyor.Aklımca son yarım saatte sakin şeyler yapıyorum ki uykusu gelsin.Kitap okumaya başladım.

Her akşam uyumadan önce sütümüzü içiyoruz o esnada biraz uykusu geliyor.
Yatağımıza gittik Eylül hanım sütünü istedi.Ben nasıl hevesleniyorum.Tamam diyorum budur sütünü istedi yatağına kendisi gitti uykuya rahat geçicek.Sütü içti yanına uzandım baktım mıkırdanıyor:

 - Ne oldu Eylül?
 -Tırtılımı istiyorum.
 -Tamam al bakalım.
 -Atımı istiyorum.
 -Tamam kızım al.
 -Masal anlat.
 Pamuk prensesi anlatıyorum.Gözler faltaşı.
 -Çocuğu anlat
 Hemen parka giden çocuk hikayesi uyduruyorum
 -Yılanı anlat
 Nerden gelir aklına böyle şeyler.
 -Hemen uyuyoruz Eylül diyorum hafif ses yükselterek.Korkutmakta istemiyorum.O da annemim taktiği kızarım ama onunla kaldığı zamanlar maalesef öyle uyutuyor başa çıkamıyor çünkü.Arap adam geliyo hemen yatalım diyor :)
 -Babam nerde anne?
 -İçerde uyuyo
 -İçeri gidelim
 -Hayır baba gelicek sen yat

Baba çağrılır birlikte uyumaya çalışılır.Bu seferde şarkı söylüyor ben o şarkı söyleyince çok gülüyorum o kadar sevimli söylüyor ki birde bazen söylesin diye ''Eylül şarkı söyler misin çok mutlu olucam diyorum :))''
 2,5 yaşındaki o minicik kız inanamıyorum bu durumu kullanıyor.Başlıyor şarkı söylemeye:

-5 duyu organımız vaaaar,birincisi etrafı göreer,göz göz göz...Mutlu musun anne ? diyor ve ben ölüp bitiyorum, tabi ki yelkenleri suya indiriyorum,gülüyorum,sarılıyorum,öpüyorum.Baba da kızıp gidiyor.Sonra sakinleşiyoruz.Eylül hemen uyuyoruz yoksa yarın parka gidemeyiz diyorum.Şarta bağlıyorum ki en azından yapmak istediği birşeyin buna bağlı olduğunu düşünsüz bu da bir yöntem ama bizde işe yaramıyor.Ben gözümü kapattım sende kapat.Tamam diyor bi kaç kere konuşuyor ben hiç konuşmuyorum uyuyo numarası yapıyorum derken gerçekten uyuyakalıyorum.Kim kimi uyutuyor bu durumda? Eşim uyandırıyor saat 12:15 Eylül uyumuş, sanırım uyumamı bekliyor bu çocuk.

Çoğu akşam böyle geçiyor.Ben istiyorum o yattıktan sonra 1 saat bana kalsın ama enerjim öyle bitiyor ki bende hemen uyuyorum.Bir de gece kalkması var ki en az 3 kere :( uykusuz gecelere devam yani.Daha iyi bir yöntem bulana kadar en azından biz de durum böyle.Önerisi olan?