10 Mayıs 2012

Dedemin İnsanları...

     Bazen bazı filmler insanı tam yüreğinden en derinden sarsıyor.Dedemin İnsanları kimde ne etki yarattı bilmiyorum ama beni çok etkiledi.

     Neden?

     Çünkü film Girit adasından göçü sonrasında yaşananları anlatıyor.Benim dedemde Girit adasından ilk göçenlerden.Ben dedemi hiç tanımadım annem lisedeyken vefat etmiş.Annem hep babasının anlattığı kadarıyla o göçme hikayesini yaşanan zorlukları ve babasının bunu gözleri dolarak anlattığını kendi de gözleri dolarak anlatır.Sevgili Çağan Irmak öyle güzel işlemiş ki bu konuyu etkilenmemek elde değil.Döktüğüm gözyaşının haddi hesabı yok.

     Elbette filmi burada anlatmayacağım ilgisini çeken zaten izleyecektir.Ben bu filmden bana geçenleri aktarmak istiyorum. 

     Günümüzde herşeyde ve herkesde geçmişe bir özlem var.Kimi dinleseniz eskiden böyle miydi diye söze başlar oldu.Vitrinlerde, kılık kıyafette herşeyde geçmişe dönüş var.Çünkü herşeyiyle geçmiş özleniyor.Yaşadığımız şuan apartmanda karşı komşumuzu tanımayacak kadar yalnızız.Birlikte yenen yemeklerin, büyük sofraların yerini 2-3 kişilik masalar, hızlı yenen sohbetsiz yemekler, televizyon ya da bilgisayar karşısında geçirilen boş vakitler aldı.Daha fazla para uğruna hırsıyla birbirini harcamaya çalışan kendi değerlerini yok sayan insanlar.Kilit üstüne kilit vurulan kameralarla korunan binalar.Çocuğumuzu emanet edemediğimiz dolayısıyla tanımadığımız komşularımız varDuygular gelip geçici, yaşananların sanki hiç kıymeti yok.Herşeyi hemen tüketme isteği var.Çıkar üzerine kurulmuş arkadaşlıklar ilişkiler söz konusu.Hal böyle olunca herkes kabuğunda maskeleriyle yaşamaya devam ediyor.

     Ya eskiden nasılmış?

     Eskiden Egede yaz ya bağda bahçede ya da deniz kenarında geçermiş.Eş dostla kurulan büyük geniş sofralar, televizyondan her türlü teknolojik aletten uzak sadece birbirinin gözlerine bakılarak yapılan sohbetler varmış. Çocuklar sokaklarda rahatça koştururmuş.Bir yere gidilip dönülecekse komşulara ayıp olacak diye dükkanlar kilitlenmezmiş.Bayram ziyaretleri büyüklere yapılırmış şimdi otellere yapılıyor.

    O dönemin insanları insana değer veriyor.Duygularını yaşamın içinde sindirerek,yaşadıkları herşeyi daha hissederek yaşıyorlar.Bir de aile kavramı güçlü, birinin yaşadığı üzüntüyü herkes sahipleniyor.Şimdi bakıyorum kardeş kardeşe düşman.Komşuluk çok önemli bir kere kadınlar herşeyi hep beraber yapıyorlar.Şimdi kadın kadının kurdu.

     Bir de o yıllarda çocuklar sokaklarda , komşu bahçelerinde hep kendi yaşıtlarıyla mutlu bir çocukluk dönemi yaşıyorlar.Beni en çok bu etkiledi.Çocukluğun mutlu geçtiyse eğer bugün ne yaşarsan yaşa geçmişte tutunacak bir dalın olduğu için daha bir güçlü oluyor insan.Ben bunu annemde gördüm.Çocukluğunu anlatırken gözleri ışıldır bir heyecanla bir mutlulukla anlatır o yılları.Zor bir evlilik yaşadı annem sonu malesef boşanmayla biten ama bugün benden güçlü, benden pozitif ve benden daha umutlu.Geçmişi için hayıflanmıyor yaşamam gerekiyormuş yaşadım diyor.Onu ayakta tutan şeyler arasında çocukluğunun etkisinin olduğunu düşünüyorum.Bu sebepledir benim için kızımın çocukluk yıllarında mutlu olması çok önemli.Ben çocuğumu yarış atı gibi yetiştiren sırf böbürlenmek gurur duymak için o okuldan o okula o dersten o derse gönderen bir anne olmak istemiyorum.Herkes ister iyi eğitim alsın iyi okullarda okusun başarılı olsun bende istiyorum ama herşeyden önemlisi çocukluğunu yaşasın mutlu olsun.Temeli sağlam olsun.

    Atatürk'ün bir sözü var; ''Geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez''.Ben bugün bu filmle geçmişimi biraz daha öğrendim..Ne istediğimi, nasıl yaşamam gerektiğini, nelere değer vermem gerektiğini bir kez daha anladım.Hayatta mutlu olmak; paylaşmaktan, insana değer vermekten ve sahip olduğumuz ailemizin kıymetini bugün bilmekten geçiyor.Ve bugün bu aileye sahip olduğum için bir kez daha şükürler olsun :)

Hiç yorum yok: